Dünya Sağlık Örgütü, Robert Kochtarafından tüberküloz basilinin keşfedildiği gün olan 24 Mart 1882 gününü, 1996 yılından itibaren 24 Mart tarihini dünya genelinde
“Dünya Tüberküloz Günü” olarak ilan etmiştir. 24 Mart tarihinde tüberkülozun yani verem hastalığın dünyadan yok edilmesi için neler yapılabileceği vurgulanmaktadır.
Asırlar boyunca milyonlarca insanın ölümüne, sakat kalmasına neden olan hastalığın bulaşıcı bir hastalık olduğu bu tarihte öğrenilmiştir. Tedavi araştırmaları sonucunda 1944’de Waksman ve arkadaşlarının streptomisin isimli ilacı bulmasına kadar tedavide başarılı olunamamıştır. Bu tarihten sonra diğer ilaçların da bulunmasıyla 1950’li yıllarda tüberküloz tamamen tedavi edilebilir hale gelmiştir. Bu dönemde verem savaşı hız kazanmış ve 22 Aralık 1952 tarihinde ülkemizde ilk kez BCG aşısı uygulanmaya başlanmıştır.
Verem hastalığı kalıtsal olmayıp bulaşıcı bir hastalıktır. Hastaların öksürme veya hapşırmaları sırasında etrafa saçtıkları verem mikroplarının sağlam kişiler tarafından solunması ile bulaşmaktadır. Verem mikrobu vücutta hangi organa bulaşırsa o organ hastalanır. En sık solunum yoluyla bulaştığı için verem denince akla Akciğer Tüberkülozu gelmektedir. Akciğer tüberkülozunun belirtileri arasında öksürük, öğleden sonra yükselen ateş, gece terlemesi, halsizlik, kilo kaybı sayılabilir. Öksürük başlangıçta kuru vasıfta olabilir daha sonra balgam çıkartan hastada bazen kan tükürme de görülebilir. Doğru tanı ve tedavi yapıldığında tam şifa ile sonuçlanabilen hastalık, tedavi edilmediğinde hala en ölümcül hastalıklar arasında sayılmaktadır.
Ülkemizde verem hastalığının teşhis ve tedavisi ücretsiz olarak yapılmaktadır. İlaca dirençli vakalar da dâhil tüberküloz hastalarının tedavisinde kullanılan bütün ilaçlar Bakanlığımızca ücretsiz olarak hastalara verilmek üzere sağlık kuruluşlarına dağıtılmaktadır. Veremin tedavisi standarttır. Bu standart tedavi, hastanede ya da dispanserde aynı şekilde düzenlenir. Yeni verem hastalarının tedavisinde standart tedavide genellikle iki ay 4 ilaçla ve dört ay 2 ilaçla olmak üzere 6 aylık tedavi uygulanmaktadır. Hastanın ilaçlarını içtiğinden emin olmak için her doz ilacı bir sağlık personelinin gözetiminde içirtmek en uygun yoldur. Buna doğrudan gözetimli tedavi (DGT) denilir. Tedavinin dispanserde ya da hastanede başlanması gerekir. Aylık takiplerinin de dispanserde yapılması uygundur. Tedaviyi sonlandırana kadar özenle sürdürmek gerekir. Hastalıkta düzenli ve eksiksiz ilaç kullanımı büyük önem arz etmektedir. Tedavide ilaçlar eksik ya da düzensiz kullanılırsa hastalık iyileşmez. Tam tersine tedavisi güç bir duruma gelir. Bu duruma dirençli tüberküloz denir. İlaç tedavisine başlandıktan 15-20 gün sonra bulaştırıcılık büyük oranda azalmaktadır. Tedavisini önerilen sürede eksiksiz tamamlayan hastalar yüzde yüze yakın şifa bulmaktadır.
Bireyin ve dolayısıyla toplumun hala önemli halk sağlığı problemi olan tüberküloz hastalığından korunmasında en önemli husus, tüberküloz hastalarına erken tanı konulması ve kısa sürede tedaviye başlanmasıdır. Bu nedenle iki-üç haftadan uzun süren öksürük, balgam, öksürükle kan tükürme, nefes darlığı, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, ateş, gece terlemesi şikâyetleri olan vatandaşlarımızın verem açısından kontrollerini yaptırması için en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmesi ve bebeklerimize 2. Ayın sonunda BCG (verem) aşısı yaptırılması büyük önem arz etmektedir.
“Hedefimiz Veremsiz Bir Türkiye”